Bizlere, osteoartritin inflamatuvar değil dejeneratif bir artrit olduğu öğretilmişti: Durum değişiyor

Bizlere, osteoartritin inflamatuvar değil dejeneratif bir artrit olduğu öğretilmişti: Durum değişiyor

İnflamasyon osteoartritte mantıklı bir tedavi hedefidir

Osteoartrit, kıkırdak, subkondral kemik ve sinovyum dahil olmak üzere tüm eklem dokularını etkileyen bir hastalıktır. Osteoartritik eklemlerin sinovyal dokusunun histolojik, ultrasonografik ve MRG incelemeleri inflamasyonun yaygın olduğunu göstermiştir.

Osteoartritte sinovyal inflamasyon eklem ağrısı ve yapısal hasar gelişimi ile ilişkili olduğundan, osteoartrit tedavisi için potansiyel bir hedef olabilir. Bununla birlikte, anti-inflamatuar ilaçlarla yapılan klinik çalışmaların sonuçları yetersiz kalmıştır.

Osteoartritli hastalarda intra-artiküler veya oral kortikosteroidleri araştıran klinik çalışmalar sinovyal inflamasyonu ve eklem ağrısını azaltmıştır. Ancak, IL-1, tümör nekroz faktörü (TNF)-α ve IL-6 gibi pro-inflamatuar sitokinlerin biyolojik ilaçlarla inhibisyonunu araştıran çalışmalar net bir ağrı giderici etki göstermemiştir. IL-1 blokajı veya kolşisinin kardiyovasküler hastalıkları olan hastalarda sonuçlar üzerindeki etkinliğini araştıran büyük klinik çalışmaların iki post-hoc analizi, verum alan hastalarda total diz ve kalça protezi insidansının plasebo alanlara göre daha düşük olduğunu göstermiştir. Sonuçlar, enflamasyonun engellenmesinin osteoartritli hastalarda semptomların azalmasını ve yapının değişmesini etkilediğini göstermiştir. Yapı modifikasyonu üzerindeki etki, el osteoartritinde TNF-α inhibisyonu ile yapılan çalışmalardan elde edilen verilerle de öne sürülmüştür.

Metotreksat, otoimmün inflamatuar hastalıkları olan hastalar için yaygın olarak kullanılan etkili bir anti-inflamatuar ilaçtır ve osteoartrit tedavisi için önemli olabilir. Klinik uygulamada, metotreksat bazen inflamatuar el osteoartriti olan hastalarda, özellikle de romatoid faktör negatif, antisiklik sitrüline peptid negatif romatoid artrit ile örtüşen bir fenotipe sahip olanlarda kullanılır. Bununla birlikte, osteoartritte metotreksat kullanımını destekleyen veriler bulunmamaktadır.

Diz osteoartriti olan 155 hastada yapılan randomize, çift kör bir çalışma, metotreksatın 6 ay sonra plaseboya kıyasla diz ağrısını önemli ölçüde azalttığını göstermiştir (etki büyüklüğü 0-36). Ancak, 12 ay sonraki sonuçlar gruplar arasında benzerdi.

Eroziv el osteoartriti olan 64 vakada yapılan bir başka randomize, çift kör, plasebo kontrollü çalışma, düşük doz metotreksat kullanımının 3 ay sonrasında ağrıda azalma göstermemiştir. Bununla birlikte, 12 ay sonra erozif gelişim riski altındaki interfalangeal eklemlerde yapı modifikasyonu üzerinde bir etki olduğu ileri sürülmüştür. Her iki çalışmanın da bir limitasyonu, hastalarda dahil edilme kriteri olarak sinovyal inflamasyon belirtilerinin olmamasıydı.

Yuanyuan Wang ve meslektaşları, Avustralya’da, çift kör, plasebo kontrollü bir çalışmada, parmak veya başparmak tabanında el osteoartriti olan 97 hastada haftalık 20 mg metotreksatın etkinliğini araştırmıştır. Katılımcıların ortalama yaşı 61-4 (SD 6-7) ve 97 hastanın 68’i (%70) kadındı; etnik köken verileri mevcut değildi. El ağrısı ve MRG ile değerlendirilen aktif sinovyal inflamasyon bulguları dahil edilme için gerekliydi. Birincil sonuç, 6 ayda çalışma elindeki ağrının azalmasıydı (100 mm görsel analog ölçeği ile değerlendirildi). Metotreksat grubunda, gruplar arası ortalama -9-9 mm (%95 CI -19-3 ila -0-6; p=0-037) ve 0-45 (0-03 ila 0-87) etki büyüklüğü ile ağrı üzerinde yavaş etkili anlamlı bir faydalı etki görülmüştür. Sertlik için de etkinlik görülmüş ancak fonksiyon için görülmemiştir. Metotreksat grubunda 39, plasebo grubunda ise 49 advers olay görülmüş ve bunlar muhtemelen çalışma ilaçlarıyla ilişkili kabul edilerek metotreksat grubunda beş, plasebo grubunda ise dört katılımcının çalışma ilaçlarını bırakmasına neden olmuştur.

Çalışmanın güçlü yönleri, tedaviden fayda görme olasılığı en yüksek olan sinovyal inflamasyonlu hastaların dahil edilmesi ve sedef hastalığı veya pozitif romatoid faktör gibi inflamatuar romatizmal hastalıklar açısından risk altındaki hastaların hariç tutulmasıdır. Etki büyüklüğünün (0-45) yalnızca orta düzeyde olması, sinovyal inflamasyonun zaman içinde değerlendirilmemesi ve 6 aylık kısa çalışma süresi limitasyonlardır. Bu nedenle, osteoartritin yavaş ilerlemesi nedeniyle yapısal modifikasyon üzerinde bir etkinin araştırılıp araştırılamayacağı belirsizdir.

Çalışmanın sonuçları, el osteoartritinde inflamasyonun klinik önemini desteklemekte ve altta yatan patogenetik süreçlere ilişkin anlayışımızı geliştirmektedir. Bu çalışma, tedaviden yararlanma olasılığı en yüksek olan belirli bir hasta grubunu (yani sinovyal inflamasyonu olan) dahil ederek, kişiselleştirilmiş tıbbın değerini ve hasta seçiminin denemeler ve hastalık yönetimindeki etkisini göstermektedir. Ayrıca sonuçlar, osteoartrit tedavisi için anti-inflamatuar ilaçların potansiyelini desteklemektedir.

 

https://doi.org/10.1016/S0140-6736(23)01572-6

yorumlar